Tüm dünyada şehirlerin sembolü olmayı başaran 13 ünlü yapı
Siz değerli takipçilerimizin övgüsüne mahsar olan tüm dünyada şehirlerin sembolü olmayı başaran ünlü yapılar yazı dizimizin ikincisini beğenilerinize sunuyoruz.

Sahip oldukları mimari özellikleri, çağının çok ötesindeki yapım teknikleri ve geçmişteki yaşanmışlıkları ile şehrin sembolleri olmayı başarmış, eşssiz güzelliği tüm dünya tarafından büyük bir saygıyla kabul edilen 13 ünlü yapının acaba kaç tanesini gezme fırsatı buldunuz ya da kaç tanesini tanıyorsunuz? Henüz imkanınız ve zamanınız varken ve bu muhteşem yapılar hala fiziki varlığını koruyorken bu eşsiz güzellikteki yapılarla tanışmak istemez misiniz? Hala bu yapılarla aynı dünyada yaşama şansınızı koruyorken bu muhteşem yapılarla teker teker tanışmaya ne dersiniz? Bulunduğu şehir ile bütünleşmeyi başaran hatta zaman zaman bulunduğu şehirden bile daha ünlü olmayı başaran bu yapılar, belki de sizin sanata bakış açınızı tamamen değiştirecek. Daha önce ilkini yayınladığımız ve siz kıymetli takipçilerimizin övgüsüne mahsar olan şehrin sembolü olmayı başaran ünlü yapılar yazı dizimizin ikincisini beğeninize sunuyor ve koca bir şehri tek başına sırtlamayı başaran büyülü mimarileri hep beraber tanımaya sizleri davet ediyoruz.
1-Empire State Binası-Manhattan-New York

Şehrin sembolü olarak kabul edilen Empire State Binası, aynı zamanda New York’un en ünlü ve en meşhur yapıları arasında yer alıyor. Büyük buhran dönemi olan 17 Mart 1930 tarihinde yapımına başlanan binanın, dünyanın ilk yüz katlı binası olarak tamamlanması amaçlanmıştır. Bu yapı Lamb&Harmon firmasında çalışan mimar William Lamb’ın tasarımıdır. Bu eşsiz güzellikteki bina tam 1 yıl 45 günlük üst düzey çalışma sonucunda tamamlanmış ve Herbert Hoover tarafından 1 Mayıs 1931 tarihinde açılışı yapılmıştır.
Empire State Binası, 7240 metrekarelik bir alan üzerine inşa edilmiştir. Sahip olduğu 102 kat ile günümüzde dünyanın en yüksek mimari yapıları arasında kendisine yer bulmuştur. Empire State Binası’nın mimari özelliklerinden bahsetmek gerekirse 443 metre yükseklik ve 210 kolona sahip olan yapıda 6514 adet cam, 73 adet asansör ve 8 adet yürüyen merdiven bulunmaktadır.
Havanın bulutsuz ve güzel olduğu günlerde New York, New Jersey, Connecticut, Pennsylvania, Massachusetts eyaletleri binanın 86 ve 102. katında yer alan gözlem güvertesinden rahatlıkla görülebiliyor. Empire State Binasına 33. Sokak’ta yer alan beş kapıdan, 34. Sokak ve Beşinci Cadde’de bulunan kapılardan girilmesi mümkündür. Bu binayı farklı ve özel kılan bir diğer özellik ise dünyada yüzün üzerinde kata sahip olan ilk bina olmasıdır.
Bugüne kadar milyonlarca ziyaretçiye ev sahipliği yapan bu muhteşem gökdelen, her gün daha fazla ziyaretçiyi ağırlamaya devam ediyor.
2-Yasak Şehir-Beijing/Çin

Uzak Doğu’nun en mistik ülkelerinden olan Çin’in binlerce yıllık kültür mirasının en değerli sembolü olarak kabul edilen Yasak Şehir, Çin’in başkenti Pekin’in tam ortasında yer alıyor. Adeta şehrin içerisinde bir başka kent olan yapının, yaklaşık 500 yıl boyunca imparator ve hizmetlilerine ev sahipliği yaptığı tahmin ediliyor. Ming Hanedanı’ndan Çing Hanedanı’nın son dönemine kadar kullanılan Çin İmparatorluk Sarayı, 1925 yılından beri içerisinde Saray Müzesi’ni ihtiva ediyor.
Tahmini olarak 1420 yılında tamamlandığı düşünülen bu muhteşem yapı, 720 bin m2’lik bir alana yayılarak, 8 bin 707 oda ve 980 yapıyı içerisinde barındırmaktadır. 1987 yılı içerisinde Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınarak, UNESCO tarafından en büyük korunmuş ahşap yapı koleksiyonu olarak tescillenmiştir.
3-Sidney Opera Salonu-Sidney/Avustralya

Sidney Opera Salonu binası, Sidney’in hatta ve hatta modern Avustralya’nın sembolü ve en ünlü yapısıdır. Sidney Opera Binası 20. yüzyılın en ünlü yapılarından biri olarak kabul görmektedir. Danimarka’nın yetiştirdiği en ünlü mimarlardan biri olan Jørn Utzon tasarladığı bu muhteşem binayla 2003 yılında Pritzker Mimarlık Ödülünü kazanmıştır. UNESCO tarafından ise Sidney Opera Salonu hakettiği değeri görmüş ve 2007 yılında Dünya Mirasları Listesine eklenmiştir.
1959 yılında Avustralya’nın en gözde şehirlerinden olan Sydney’e bir opera binası yapmak için düzenlenen tasarım yarışmasına 32 ülkeden toplam 222 kişi katıldı. Kazanan o güne kadar neredeyse hiç tanınmayan, 40’lı yaşların başındaki Danimarkalı mimar Jørn Utzon oldu.
Katılımcı yarışmacıların çoğu gibi o da binanın yapılacağı yeri hiç görmeden, sadece fotoğraflara bakarak tasarımını yapmıştı. Sidney Opera Binasını, kısmen Sydney’in muhteşem güzellikteki limanında duran yatların yelkenlerinden, kısmen de Meksika ziyareti sırasında gördüğü Maya ve Aztek tapınaklarından esinlenerek tasarlamıştı.
Bu son derece özgün tasarımıyla dünya mirası listesinde kendisine yer bulan bina, 2 bin 679 koltuk kapasitesine sahip Concert Hall, 1547 oltuk kapasitesine sahip Opera Theatre, 544 koltuk kapasitesine sahip Drama Theatre, 398 koltuk kapasitesine sahip Playhouse ve 364 koltuk kapasitesine Studio Theatre olmak üzere 5 tiyatro salonuna sahiptir. Toplamda içerisinde bin adet oda bulunan yapıda, çok sayıda soyunma odası, prova stüdyoları, 4 lokanta, 6 bar ve çok sayıda hatıra dükkanı da bulunmaktadır. Bu bina sahip olduğu özgün mimari yapısıyla hem göze hemde içerisinde verilen müzikal etkinliklerle kulaklara hitap etmektedir.
4-Pisa Kulesi-Pisa/İtalya

İtalya’nın kuzeyindeki Pisa şehrinde yer alan Pisa Kulesi, 1173’ten bu yana sahip olduğu eğri yapısıyla şehrin simgesi haline gelmeyi başardı.
Bitirildiği tarihten itibaren, ilk 5 yılını dik durarak ve herhangi bir eğriliğe sahip olmadan geçiren yapı, 3. katının tamamlanmasına müteakip, güneye doğru eğilmeye başladı. Pisa Kulesi ilk başta İtalya’da Mucizeler Meydanı olarak bilinen Piazza dei Miracoli’de, şehir katedralinin çan kulesi olarak yapılmak istense de 1173 yılında ayrı olarak inşa edildi. Yapımına 1173 yılında başlanan ve inşası tamı tamına 199 yıl süren kulenin, savaş sebebiyle inşasına 100 yıl ara verildi. Ancak 1272 yılında savaşın da sona ermesiyle birlikte yeniden inşasına devam edilebildi. Pisa kulesinin bulunduğu temelin yumuşak zeminindeki çökmeden dolayı ve yapılan oldukça büyük hesaplama hatasından ötürü eğilen Pisa Kulesi, halihazırda her yıl milimetrenin onda yedisi kadar, yani 100 yılda 0,7 cm eğilmeye devam etmektedir.
Yapıldığı dönemde Pisa şehrinin gücünün ve zenginliğinin nişanesi olarak Cenova ve Venedik şehirlerine karşı yapılan yapı, üst üste bindirilmiş yuvarlak 6 adet sütun dizisiyle, 56 metre yüksekliğindedir. 294 adet basamaktan sonra çıkılabilen, çanların bulunduğu 8. kat silindir şekliyle tüm ziyaretçilerin ilgisini çekmeyi başarıyor. Bir dönem neredeyse yıkılmanın eşiğine gelen yapı uygulamaya geçirilen son derece kritik bir proje sayesinde 45 cm’lik bir düzeltme sonucu ayakta kalmayı başarmıştır.
5-Shwedagon Pagoda-Yangon/Myanmar

Tüm dünyada altın tapınaklar ülkesi olarak bilinen Myanmar’ın en tanınan simgesi Shwedagon Pagoda’dır. Shwedagon Pagoda, Myanmar’ın başkenti olan Yangon’da bulunmakta olup Yangon şehrinin tüm dünya tarafından bilinmesini sağlayan ana unsurdur. Daha önceki ismi Burma olan ülke, 9-13. yüzyıllarda yapılan çok sayıda Buda tapınağına ev sahipliği yapmaktadır. Yaklaşık 2500 yıllık bir maziye sahip olan ve Altın Tapınak olarak da tanınan Pagoda’da Buda’nın saçı gibi Budizm dünyası için kutsal sayılan pek çok öğeyide içerisinde bulundurmaktadır. 99 metre yüksekliğe sahip pagodanın üst kısmında bulunan Budizm’in kutsal stupa’sı tamamen altın ile kaplıdır ve stupa’nın üzerinde toplam 4531 adet mücevher yer almaktadır. Stupa’nın üzerinde yer alan mücevherlerin en büyüğü yaklaşık 72 karatlık muhteşem bir elmastır.
Dünyanın en meşhur Budist Tapınağı olan Shwedagon Pagoda’nın kubbesinde yer alan mücevherler batan güneşin son ışık süzmelerini yansıtacak şekilde eşsiz bir geometriyle konumlandırılmış ve kocaman bir zümrütle dengelenmiştir.
Bu muhteşem Budist Tapınağı’nın temeline inen 4 adet tünel bulunmaktadır ve bu tünellerde karşınıza ne çıkacağı hiç kimse tarafından bilinmemektedir. Bazı yerel efsanelere göre tüneller içerisinde yan ve sürekli dönen kılıçlar bulunmaktadır. Bu kılıçlar Pagoda’ya giren izinsiz misafirleri engellemek ve Pagoda’yı korumak içindir. Hatta halkın büyük çoğunluğu tünellerin Bagan’a ve Tayland’a kadar uzandığına inanmaktadır.
6-Golden Gate Köprüsü-San Francisco/ABD

Amerika Birleşik Devletleri’nin San Francisco Körfezi’nin girişinde bulunan Golden Gate Köprüsü, şehrin en tanınan ve en bilinen simgesidir. Dünyadaki en uzun yedinci asma köprü ünvanının sahibi olan yapı, toplam da 2.73 kilometrelik uzunluğa ve 235 metre yüksekliğe sahiptir. İlk olarak 1872 yılında yapılması düşünülen köprü, 1937 yılında tamamlanarak Amerikan halkının hizmetine sunulmuştur.
Golden Gate Köprüsü’nün inşası esnasında çok sayıda teknik problemin aşıldığı bilinmektedir. Ayrıca bu farklı mimari özelliklere sahip olan köprü, yapımnın tamamlanmasına müteakip en yüksek ayak, en uzun yol, en kalın halat gibi pek çok rekorun sahibi olmuştur. Köprü sahip olduğu onca farklı ve özel özelliğinin yanında, yapımı esnasında bir iskelenin düşmesinden dolayı 11 kişinin yaşamını yitirmesi gibi kötü bir anıya da sahiptir. Taşıt trafiği için 6 şeride sahip olan köprü, kırmızı rengiyle tanınmaktadır.
Köprünün ismi “Altın Kapı” manasına gelmektedir ancak anlamının tersine az önce de ifade ettiğimiz gibi kırmızı renge sahiptir. Yapıldığı dönemde Amerikan donanması, köprünün renginin gemiler tarafından rahatça fark edilebilmesi ve herhangi bir kazanın yaşanmaması için siyah üzerine sarı çizgili olmasını istemiştir, ancak bu muhteşem köprünün mimarı olan Edwin Morrow sarı renk yerine doğaya olan uyumu dikkate alarak köprüyü kırmızıya çalan turuncu rengine boyamayı tercih etmiştir.
7-Köln Katedrali-Köln/Almanya

Kara Avrupası’nın en önemli ülkelerinden biri olan Almanya’nın Köln şehrinde bulunan ve Dom Kilisesi adıyla da bilinen Köln Katedrali; Dünya’da üçüncü, Almanya’da ise ikinci en büyük kilise ünvanı sahip olan İsevilik dininin Katolik mezhebine ait bir tapınaktır. Gotik mimarinin pek çok özelliğini içerisinde barındıran kilise Köln şehrinin simgesi durumundadır. Köln şehrinde 1248 yılında yapımına başlanılan katedralin inşası 632 yıl gibi oldukça uzun sayılacak bir süre sürmüş ancak 1880 yılında tamamlanabilmiştir. 1880 yılından beri Katolik dünyasınca ibadetgah olarak kullanılmaktadır. Takriben 7 bin m2’lik alanda 157 metrelik yüksekliğiyle bu muhteşem kilise, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde kendisine yer bulmayı başarmıştır. Almanya’nın en eski ve en bilinen yapılarından biri olan bu kiliseyi, her sene dünyanın farklı yerlerinden pek çok sayıda kişi ziyaret etmektedir. Eşsiz mimarisi ve muhteşem şehir manzarası ile turistlerin ilgisini çeken Köln Katedrali, mutlaka görülmesi gereken mekanların başında gelmektedir.
Köln Katedralini farklı ve özel kılan bir diğer özellik ise; Papa XVI. Benedictus’un 2005’te düzenlenen Dünya Katolik Gençleri Günü’nde yaptığı konuşmadır. Papa 2005 yılında yaptığı konuşmasında, milyonlarca kişiye Köln’ün Hıristiyan dünyası için mukaddes bir şehir olduğunu, bunun da çok eski dönemlerden beri kemikleri katedralde bulunan Üç Kutsal Kral’dan kaynaklandığını belirtmiştir.
8-Kurtarıcı İsa Heykeli-Rio De Janeiro/Brezilya

Halk arasında “Kurtarıcı İsa” olarak da bilinen İsa Mesih Heykeli ya da diğer ismi ile Cristo Redentor, hem Brezilya’nın hem de Rio De Janeiro şehrinin en bilinen simgesidir. Rio de Janerio’da bulunan Corcovado Dağı üzerinde yer alan bu devasa heykel, sahip olduğu 30 metre yüksekliği ve bin 145 ton ağırlığıyla kendisini ziyaret eden tüm turistleri etkilemeyi başarmaktadır. 1931 yılında yapımı tamamlanan Kurtarıcı İsa Heykelinin kolları 28 metre genişliğe, boyu ise 30 metre yüksekliğe sahiptir. Sahip olduğu boyutları ile oldukça büyük bir görünüme sahip olan heykel, eşsiz bir manzara imkanı sunmaktadır.
Brezilya’nın kuruluşunun 100. yıl dönümü için yapımına başlanan bu devasa heykel 12 Ekim1931 tarihinde açıılmıştır. Açıldığı tarihten itibaren dünyanın farklı noktalarından pek çok insan tarafından ziyaret edilmektedir. Yaklaşık 710 metre yükseklikte konumlanmış olan heykel ziyaretçilere muhteşem bir Rio De Janeiro manzarası sunmaktadır. 2007 yılından itibaren Dünyanın Yeni Yedi Harikası Listesi’ne alınan heykeli, yılda yaklaşık 1 milyondan fazla kişi ziyaret etmektedir.
9-Çin Seddi/Çin

Asya’nın ve Uzak Doğu’nun yükselen ve durmadan gelişmekte olan ülkesi Çin’in kuzeybatısı boyunca uzanarak ülkenin en bilinen sembolü Çin Seddi’dir. Çin Seddinin yapımına, Çin’in o tarihlerdeki sınır komşularının girişini engellemek ve bölge ilişkilerini yeniden düzenlemek amacıyla milattan önce 7.yüzyılda başlanıldığı düşünülmektedir. Çin’in tüm kuzeybatısı boyunca uzanan yapı dünyanın en uzun duvarı ünvanının da halen sahibidir. Dünyanın en uzun duvarı olma ünvanını yapıldığı günden beri yitirmeyen Çin Seddi, Huang Ho Nehri’ni ikiye ayırmaktadır. Çin’in kuzeybatı bölgesi boyunca bilhassa o dönem Çin İmparatorluğu’nun sınır komşuları olan Türk ve Moğol saldırılarını engellemek amacıyla yapılan savunma duvarına ait kalıntılar Po Hay Körfezi’ndeki deniz kıyısında yer almaktadır. Günümüzde Çin Seddi’nin halen ayakta kalan kısmının ise Ming Hanedanı döneminden kaldığı düşünülmektedir. Günümüzde yalnızca 2500 kilometre uzunluğundaki parçası rahatça görülebilen dünyanın en uzun savunma duvarı olan Çin Seddi’nin zamanında 21196 kilometre uzunluğa sahip olduğu tarihçiler ve arkeologlarca düşünülmektedir.
7 Temmuz 2007 tarihi itibariyle Dünyanın Yeni Yedi Harikası listesine girmeyi başaran Çin Seddi, 200 metrelik gözetleme kulesi, kale ve 9 km’lik fener kulesiyle turistlerin yoğun ilgisine mazhar olmaktadır.
10-Özgürlük Anıtı-New York/ABD

Özgürlük Heykeli ya da resmî adıyla Dünyayı Aydınlatan Özgürlük, Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehrindeki Liberty Adası (Özgürlük Adası) üzerinde, inşa edildiği 1886 yılından beri New York şehrinin ve Amerika Birleşik Devletleri’nin en bilinen simgesi olan anıtsal heykel ve gözlem kulesidir. Özgürlük Heykeli dünyanın en tanınan anıtlarının başında yer almaktadır.
Tamamı bakırdan yapılmış olan anıt Amerika’ya, Fransa Devleti tarafından kuruluşunun 100. yılı sebebiyle 1886 yılında bir armağan olarak verilmiştir. Özgürlük Anıtı ilk yapıldığı dönemlerde kızıl/kahverengi tonlarında bir renge sahipti. Ancak zamanla bugün tüm dünyanın bildiği yeşil renge bürünmüştür.
Sağ elinde bir meşale, sol elinde ise Bağımsızlık Bildirgesi ilanı olan 4 Temmuz 1776 tarihli hitabeyi tutan Özgürlük Heykelinin tacında bulunan yedi adet diken ise dünya üzerindeki yedi okyanusunu ve yedi kıtasını sembolize etmekte ve evrensel özgürlük fikrini vurgulamaktadır.
Altında yer alan kaidesiyle birlikte toplam 93 metre yüksekliğe sahip anıt, meşaleye kadar sahip olduğu 168 basamaklı bir merdivenle ziyaretçilerine harkulade bir manzara sunmaktadır. Ayrıca Özgürlük Anıtı 1984 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girmeyi başarmıştır.
11-Tac Mahal-Agra/Hindistan

Hikayesi son derece hüzünlü biten bir aşka dayanan Tac Mahal, Hindistan’ın Agra şehrinde bulunuyor. Babür İmparatorluğu’nun kudretli hükümdarı Şah Cihan ile güzel ve genç eşi Ercümend Banu, çocuk sayılabilecek yaşlarda birbiriyle evlendirilmişlerdir. Politik gerekçelerle iki eşi daha bulunan Şah Cihan, devlet işlerinde genç eşine son derece güveniyordu. Hatta düzenlediği seferlerde bile eşini asla yanından ayırmıyordu. Ercümend Banu Şah Cihan’ın hatrına binaen “Mümtaz Mahal” ismini almıştır. Ercümend Banu, 14. çocuğunu doğururkenemri hak vuku bulmuştur. 40 yaşına bile ulaşamadan hayata veda eden çok sevdiği eşinin ardından derin bir bunalıma giren Şah Cihan bir yıl boyunca sarayından dışarıya tek bir adım dahi atmamıştır. Kendini toparlayıp yeniden sarayından çıktığında ise bu anıtsal yapıyı hem aşkının gücünü hem de onun devrinde en parlak dönemlerini yaşayan devletinin ihtişamını tüm dünyaya göstermek için yaptırmıştır.
Dünyada o güne kadar aşk için dikilmiş en büyük ve en güzel anıt olarak kabul gören bu türbenin yapımında Mimar Sinan’ın da öğrencilerinden olan Üstad İsa Muhammed Efendi, Lohari ve Üstad Ahmet Efendi mimar olarak görev almıştır. Yapımında yüzlerce işçinin görev aldığı 1631-1654 yılları arasında anıt mezar olarak inşa edilen Tac Mahal 74 metre yüksekliğe sahiptir.
2007 yılında açıklanan Dünyanın Yeni Yedi Harikası listesinde kendisine yer bulan Hindistan’ın ve Agra şehrinin sembolü olan Tac Mahal’i, her yıl 3 milyondan fazla turist ziyaret etmektedir.
12-Giza Piramitleri-Kahire/Mısır

Ortadoğu’nun tarihi ülkesi Mısır’ın başkenti Kahire’nin simgesi haline gelen Giza Piramitleri, bölgenin en görkemli yapıları arasında yer almaktadır. Keops, Kefren ve Mikerinos olarak isimlendirilen 3 piramitin, sırlarının henüz çözülememesi ve gizemlerinin hala korunuyor olması meraklıların ilgisini daha da cezbetmektedir. Dünyanın eski 7 Harikası Listesinde yer alan Keops Piramidinin bir diğer özelliğide, bu listeden günümüze ulaşmayı başaran tek yapı olmasıdır.
Yaklaşık 43 yüzyıllık tarihlerine rağmen, tüm ihtişamı ve görkemiyle yıkılmadan yapıldıkları yerde dim dik durmaya devam eden piramitlerin en büyüğü olan Keops Piramidi, 145 metre yüksekliğinin yalnızca 10 metresini çeşitli sebeplerle kaybetmiştir. Ne için ve nasıl yapıldıkları şimdilerde dahi çözülememiş ve gizemini korumakta olan piramitler, Mısır‘ı ziyaret eden turistlerin en gözde ziyaret noktalarından biridir.
13-Manneken Pis-Brüksel/Belçika

Belçika’nın başkenti Brüksel’in en ünlü meydanı olan Grand Place’de bulunan Manneken Pis heykeli, 61 cm boyunda bir çeşmedir. Şehrin en merkezi ve en bilindik konumunda neden işeyen bir çocuğun heykelinin olduğu hala gizemini korumaktadır. Manneken Pis heykeli bronzdan yapılmış olup, 15. yüzyıldan beri Brüksel’in merkezini ziyaret eden tüm turistlerin dikkatini celb etmeye devam etmektedir. Manneken Pis heykeli yapıldığı tarihten itibaren farklı tarihlerde birçok kez çalınmış ve bir şekilde çalındığı yerden alınıp tekrar eski yerine yerleştirilmiştir. En son çalındığında Manneken Pis heykeli paramparça bir hale getirilmiş olsada özenli bir çalışma sayesinde yeniden restore edilerek orjinal haline dönüştürülmüştür. Brüksel’in sembolü olmayı başaran bu heykelcik kısacası çok badireler atlatmıştır.
Manneken Pis heykelini farklı kılan bir diğer özellikte yapımına dair sahip olduğu şehir efsaneleridir. Yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi kimse bu minik işeyen çocuğun şehrin en merkezi noktasına neden yerleştirildiğini bilmiyor. Fakat bir sebep arayışı çeşitli şehir efsanelerinin doğmasına sebep olmuştur. Şehirde en fazla rağbet gören hikaye bir savaş esnasında şehre yerleştiren bombayı işeyerek etkisiz hale getiren çocuğun heykeli olmasıdır. Heykelin yapılışına dair bir başka hikaye ise şehre turistik amaçla gelen bir tüccarın çocuğunu kaybetmesi ve onu uzunca arayışlardan sonra tam da heykelin şimdi bulunduğu noktada bulması sebebiyle oğlunun heykelini diktirdiğidir. Şehirde aniden çıkmak üzere olan bir yangını işeyerek durduran bir bebeğin olduğunu düşünenler de azımsanmayacak sayıdadır.
Brüksel halkı ise bu heykeli bir hayli sahiplenmiş durumda. Bazı günlerde bu heykele özel kıyafetler giydirilmesi için gardıropu bile var. Manneken Pis’in gardırobu içerisinde 900’den fazla elbisesi bulunuyor. Özel bir günde ziyaret etmeniz halinde heykeli, Noel baba, itfaiyeci ya da Dracula kostümüyle görebilirsiniz. Bu yolla hem mizahi hem de dikkat çekici bir hale gelen küçük heykel, sana oldukça iyi pozlar verecektir.
Alıntı 1:https://kesfetsek.com/dunyanin-sehir-simgeleri/
Alıntı 2: https://www.fikriyat.com/galeri/edebiyat/sehirlerin-sembolu-olmayi-basaran-dunyaca-unlu-25-yapi/15