Mimari Projelerde Konsept Nedir, Ne Değildir?

Mimarlık öğrencilerinin projelerinde, eğitimciler genellikle öğrencilere ‘’Tasarım Konsepti’’, ‘’Tasarımın Ana Fikri’’, ‘’Tasarımın Felsefesi’’ üzerine yoğunlaşmalarını ve bunlar üzerinde düşünürlerse yaratıcı bir senaryoya ulaşabileceklerini anlatmaktadır. Ancak öğrenciler tarafından tasarımda konsept kavramı tam olarak anlaşılmadığı için orijinal veya yaratıcı senaryo olarak gülünç düşünceler ortaya atılmaktadır. Örneğin; bir şarap fabrikasını üzüm salkımı, sigara fabrikasını sigara paketi veya spor yapılarını olimpiyat amblemi halkaları ile ilişkilendirmeleri gibi. Üstelik bu durumu öğrenci projeleri ile birlikte günümüz Türkiyesi’nde sadece olması için oluşturulan yapılar da devam ettirerek ortaya koymaktadır. Bu nedenle bu temel sorun üzerinde durulmalıdır ve daha eğitim hayatında anlaşılır hale getirilmelidir ki iş hayatında iyi yapılar tasarlanılabilsin.

Özgünlük:

Mimar bir yapıyı rastlantısal olarak üst üste çeşitli strüktürlerin konumlandırılması olarak düşünmemelidir. Binayı tasarlarken ne yaptığını ve sonuç olarak nasıl bir bina ortaya çıkacağını hayal edebilmelidir. Aksi takdirde bu ona belirsiz bir yapı oluşturur. Örneğin; Frank Gehry yapılarında fraktal geometriyi kullanarak kendine has tasarımlar üreten yaptığı işte ilk olan bir mimardır.

Tasarımı İçselleştirme:

İyi bir mimarın tasarımda konsepte ulaşabilmeleri için uzun soluklu bir düşünce döneminden sonra harekete geçmesi gerekmektedir. Örneğin; Fazıl Say için tasarlanan bina onun yaşam tarzına, alışkanlıklarına uygun olmalıdır yani binayı tasarlayan mimarın Fazıl Say’ın dünyasını anlamlandırabilmesi gerekmektedir. Bunun içinde tasarım probleminin detaylıca düşünülerek tasarımın içselleştirilmesi gerekmektedir.

Bağlamsal ve Yapısal Analizler:

Konsepte ulaşabilmek için çevre analizlerinin yapılması gerekmektedir. Ancak tasarımcılar projeyi tasarlarken bağlamı yok sayarak sanki ayda proje çizermişçesine tasarımlarını yapmaktadır. Bu nedenle tasarımcılar için çevre iyi kavranması dereken bir konu olarak vurgulanmıştır. Son olarak ise literatür taraması yani geçmişten günümüze kadar bu konu ile ilgili yapılan çalışmaların tasarımcı veya mimar tarafından incelenmesi gerektiğidir. Böylece daha bulunmamış fikirlerin bulunması sağlanabilir.

Süreklilik:

Bu yazıda tasarımcıların projelerinin akıl süzgecinden geçirilen fikirlerle tasarlanmış olması ve bununda sadece düşünülerek yapılacağı anlatılmaktadır. Örneğin; Wright’nin “Şelale Evi” tasarlama öyküsü gibi, tasarımcılar da düşünür ve bu düşünceyi harekete geçirmek için eskiz yaparak projenin arkasında yatan temel fikri geliştirir. Böylece yaratıcı bir konsepte ulaşabilirler. Ancak günümüz toplumunun temel probleminin düşünce tembelliği olduğu apaçık ortadadır. Ve bu problemin sürekli düşünülerek aşılabilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak konsept: tasarım için benimsenen düşünce veya felsefedir. Örneğin; yapınızı, duruma göre, çevresi içinde öne çıkarmak veya geri planda tutmak isteyebilirsiniz. Bu ‘düşünceye’: Renzo Piano’nun Paris’teki Pompidou Merkezi, Pei’nin Lourve Müzesi avlusunda camdan piramit tasarlaması örnek verilebilir. Senaryo ise tasarım programı olarak nitelendirilmektedir. Dolayısıyla konsept ile beraber geliştirilen ve önerilen programı kapsamaktadır.

Benzer İçerik