Dünyaca ünlü Eyfel Kulesi’nin inşa edilmesinin sebebi neydi?
Dünyanın en meşhur mimari yapılarından biri olan Eyfel Kulesi’nin yapımını ve yapımın ardındaki sebebi sizler için araştırdık. Detaylar yazımızda…
Tüm dünyanın bildiği ve kabul ettiği üzere Eyfel Kulesi dünyanın en meşhur ve en önemli mimari yapılarından biri. Peki hiç bu kulenin neden yapıldığını ve yapılmasının ardındaki sebebi merak ettiniz mi? Aslında ilk bakışta Eyfel Kulesi hiç bir amaca hizmet etmiyor gibi görünebilir. İşte tam bu noktada insanın aklına şu soru geliyor “Peki o halde neden inşa edildi?
Eyfel Kulesinin Masalsı Hikayesi
Bu efsanevi ve meşhur kulenin inşaatına 1887 yılında başlandı ve 1889 yılında inşaa süreci tamamlandı.
Yapıldığı dönem dikkate alındığında sahip olduğu 300 metre yüksekliğiyle zamanının en uzun binası olma ünvanını elde etti.
Halihazırda da Fransa’nın başkenti Paris’in en yüksek mimari yapısı olma ünvanını elinde tutuyor.
O dönemin ve günümüzün en meşhur kulelerinden biri olan tarihi Eyfel Kulesi ismini Alexandre Gustava Eifel’den alıyor.
Gustava Eifel kulenin inşaatından sorumlu şirketin başındaydı. Kendisi’de aynı zamanda mimar ve inşaat mühendisiydi.
Bu şirket bünyesinde çalışan ve kulenin tasarımından sorumlu iki mimarın isimleri ise Maurice Koechlin ile Émile Nouguier’di.
Kulenin İnşası Duyurulduğunda Dönemin Sanatçıları Tarafından Ciddi Eleştiri Geldi
Kulenin inşa edileceğini duyan o dönemim önde gelen pek çok sanatçısı inşaata dair oldukça sert tepki gösterdi ve aşağıdaki ortak metne imza attılar:
“Paris’in el değmemiş güzelliğine kendini tutkuyla adamış biz yazarlar, ressamlar, heykeltıraşlar ve mimarlar; Fransız zevk anlayışının karşısında canavarca dikilen (…) bu yapının inşasını şiddetle protesto ediyoruz. Böyle anlamsız ve saçma bir yapının Notre Dame’ı, (…) Louvre’ı gölgelediğini biraz durup hayal edin. Birer anıt olarak dikilen neyimiz varsa kendisi yüzünden bir kabusta silinip gidecektir. (…)”
Şu an bize oldukça anlamsız gelen bu itirazları anlamak için bize artık son derece klasik gelen bu kulenin o dönem için son derece modern durduğunu unutmamak gerekir.
Eyfel Kulesi’nin ismini aldığı Alexandre Gustave Eifel’in İnşaat Mühendisi ve Mimar olduğu da göz önünde bulundurulduğunda Eyfel Kulesi aslında mühendislik ile mimarinin muhteşem birlikteliğini simgeliyor. Bu birliktelik ilerleyen zamanların mimari anlayışına hem yön verecek hem de ciddi katkı sağlayacaktı. Bu muhteşem uyum o dönem için hayali bile mümkün olmayan pek çok eşsiz yapının ortaya çıkmasını sağladı.
Peki Ama Eyfel Kulesi Neden İnşa Edildi?
Eyfel Kulesi, aslında 1789 yılında gerçekleşen ve tüm dünya için olumlu-olumsuz pek çok etkisi olan Fransız Devrimi’nin yüzüncü yıl dönümünü kutlamak için, uluslararası bir fuar olan Exposition Universelle’de ilk kez kamuya sunulmak gayesiyle inşa edildi.
Exposition Universelle, ilk kez 1791yılında şu an Çekya’nın başkenti olan Prag’da başlayan ve şehir şehir gezen bir ulusal başarılar fuarıydı.
Bu fuar o dönem için o kadar özel ve kıymetliydiki Prag’daki ilk Exposition Universelle için dünyanın müzik dehası olarak kabul edilen Mozart, Titus’un Merhameti adlı operayı yazmıştı.
Bu ve buna benzer fuarlar sanayi ve mühendislik odaklıydı. Zira 18. yüzyıl ve sonrasında teknoloji o kadar hızlı gelişiyorduki ayak uydurmak mümkün değildi.
O dönemde bu ve buna benzer fuarlara gazeteci, bilim insanı, mühendis ve turistlerin de olduğu çok kapsamlı bir ziyaretçi profili ilk kez icad olan pek çok teknolojik gelişime tanık olmak için katılıyordu.
Bu ve buna benzer fuarlara daha çok dikkat çekmek ve insanların ilgisini cezbetmek için sıfırdan binalar ve yeni yapılar inşa edilirdi.
Fuar için inşaa edilen yapıların çoğu, kalıcı olması amacıyla inşa edilmedi. Hatta ve hatta Eyfel Kulesi’nin de 1909’da yıkılması planlanıyordu. Fuarlarda sadece ev sahibi ülkenin eserleri icatları ve buluşları yoktu, başka ülkeler de kendi başarılarını kendi icatlarını götürüp sergileyebiliyordu. Bu da ülkeler arasında rekabetçi bir ortam oluşturuyor ve başarıyı tetikliyordu.
Tüm bu bilgiler ışığında Eyfel Kulesi’nin niye yapıldığı da daha anlaşılır oluyor.
Fuarın sahip olduğu bu rekabetçi ortamdan ötürü Fransa’da, mimari ve mühendislik düzeyinde bir harikaya imza atmak istemiş, ortaya günümüzün en meşhur yapıtlarından biri ortaya çıkmıştır.