Ensamble Studio İspanya’da okyanus kıyısında yarı doğal-yarı insan yapımı bir tatil evi yaptı. Hem de “Pauline” adlı bir buzağının yardımıyla!

“Trufa” (yer mantarı) adı verilen projenin ilk aşaması, özetle kazılan bir çukurun içine balyalanmış saman doldurulduktan sonra balyaların üzerine beton dökülmesiyle tamamlandı. İkinci aşamada ise “Pauline”ye başvurulmuş. Pauline tam bir yıl boyunca betonun altında kalan samanları yiyerek, mekânın hacmini yarattı. Üçüncü aşamada ise mimarlar, sürece direkt dahil oldular.

İşin teknik kısmını Ensamble Studio’dan Anton García-Abril şöyle anlatıyor:

“Toprağa önce bir delik açtık, bu deliğin çevresine kazıklar çaktık ve mekanik kullanmadan bir isnat duvarı elde ettik. Sonradan bir hava hacmi oluşturmak için içeriyi saman bayla ile doldurduk. Bunların üzerine beton döktük. Zaman geçti ve bize de amorf bir kütleyi keşfetmek kaldı; toprak ve beton birbirlerinin özelliklerini almıştı. Toprak betona kendi dokusunu, rengini, özünü ve şeklini vermişti. Beton ise toprağa gücünü ve içyapısını… Fakat yarattığımız şey henüz mimari değildi, biz taş üretmiştik.”

Çekirdeği bulmak ve kütle içindeki samanı keşfetmek gibi önçalışmalar için birkaç kez taş kırma makinesi kullandıktan sonra, hidrostatik basınç yardımıyla betonun sıkıştırıldığını söyleyen mimar, “ Sonra da iç mekanı boşaltması için Pauline’yı kullandık ve o da 50 m3”ük bu güzelim yiyeceklerden çok hoşlandı. Hatta bir yıl boyunca neredeyse bir yetişkin oldu ve 300 kiloya ulaştı.” diyor.

Anton García-Abril, iç mekan ortaya çıktıktan sonra “Trufa”nın mimarisini oluşturmaya başladıklarını söylüyor ve devam ediyor:

“Mimari bizi çok şaşırttı. Aslında doğal olan ile inşa edilmiş olan arasındaki bu belirsizlik bizi şaşırttı.”

“Trufa”yı yaparken, doğanın ortasından bütün mimari ihtiyaçları karşılayan komforlu bir yaşam alanı geliştirmek için kendilerine motif olarak “Le Corbusier’nin yazlığı Cabanon’u aldıklarını belirten Anton García-Abril’e göre “Trufa” aynı zamanda doğa içinde eğlenceli yaşam alanları olabileceğine dair bir ipucu.